26 Şubat 2008 Salı

TEKNOLOJİ SAVURGANLIĞI

TEKNOLOJİ SAVURGANLIĞI

Prof.Dr. Harun BAYTEKİN

Sevgili Okurlar,
Daha önce teknolojiye yenik mi düşüyoruz derken, teknolojiye ne kadar bağımlı olduğumuzu ve pek çok işin makinalar tarafından elimizden alındığını vurgulamıştım. Gerek tarımda gerekse sosyal hayatta teknolojiden imkanlar ölçüsünde yoğun bir şekilde yararlanıyoruz. Farkında olmadığımız, belki de görmezden geldiğimiz yanları da var teknolojinin.
Hemen her evde radyo, televizyon ve benzeri elektrikli ev aletleri, bilgisayar, telefon, cep telefonu gibi çok sayıda teknolojik ürün bulunmaktadır. Zaman zaman meydana gelen arızalar veya yeni çıkan yeni sürümler nedeniyle, bu ürünlerde sürekli değişim yaşanmaktadır. Çoğunun tamir edilmesi gereken yerde, yerine yenisi alınmaktadır. Bunun kanıtını, hepimiz bir elektronik tamir atölyesine girdiğimizde, çöplüğe dönen raflarda görebiliriz.
Esas değişim ve dönüşüm çılgın bir şekilde bilgisayar ve cep telefonu kullanımında yaşanmaktadır. Bilgisayarlar ve bağlı ürünlerin, her üç ayda bir, yeni sürümleri nedeniyle modası geçmekte ve yeni işletim sistemlerine gereksinim duyulmaktadır. Hatta az önce aldığınız elektronik aygıt, daha kapıdan çıkmadan eskimekte, yeni sürümleri piyasaya sunulmaktadır. Ülkemizde bilgisayar sayısı 3 milyonun üzerine çıkmıştır ve tamamına yakını ithal edilmekte veya parçaları ithal edilerek ülkemizde monte edilmektedir. Bundan beş yıl önce edinilmiş bilgisayarların halen günlük hayatta hemen hür türlü işimizi yapabilme yeteneğinin olmasına rağmen, yavaşlığından ve yeni programlara kapasitesinin yetmediğinden şikâyet edilerek, değiştirme gereği duyulmaktadır. Yazılım şirketleri ve teknoloji geliştiren firmalar birlikte hareket ederek, bilgisayar pazarında, alıcıları kendilerine sürekli bağımlı hale getirmektedirler. Kısır döngü gibi görünse de sürekli geliştirilen yeni işletim sistemleri ve buna uygun teknoloji sürekli alıcı bulmaktadır. Aslında bilgisayar teknolojisi, klasik yazım, çizim, tasarım ve otomasyonla ilgili yazılım sistemleri kadar, oyunlarla ilgili yazılım sistemleri aracılığıyla da tüketiciye teknolojik yenilenme konusunda baskı yapmaktadır. Eskicilerin tezgâhlarında ve çöplüklerde sıklıkla gördüğümüz monitör ve benzeri bilgisayar parçaları sanki teknoloji üretenleri karşılıksız beslediğimizin ve dış sermayeye kendimizi nasıl bağladığımızın da garip bir göstergesi gibidir.
Ülkemizde cep telefonu sayısı nüfusumuzu çoktan aşmıştır. İstatistiklere göre ayda bir milyon hat ve beş yüz bin kameralı cep telefonu satılmaktadır. Yetişkin nüfusta kişi başına iki hat kullanılmaktadır. Hele bir de bu şirketlerimizin hatlarının da dış sermayeye satıldığını göz önüne alırsak, durumun fevkaladeliği derhal dikkatinizi çekecektir. Ancak makine kullanımıyla ilgili israf büyük boyutlardadır. Tamamı ithal olan cep telefonlarının sesli görüşme ve sms özelliklerinden yararlanılmaktadır. Cep telefonu ticareti yapanlarda ikinci el telefon sayısı yenilerinden fazladır. Özellikle gençler, sanki kariyer yapar gibi yeni teknolojiyi kullanabilmek için yarış yapmaktalar. Geri dönüşümü olmayan bu teknolojiye yapılan harcamalar, savurgan davranışlar, aslında farkında olmadan ülkemizin hatırı sayılır döviz kaybına neden olmaktadır.
Teknoloji israfı tarım kesimimizde de benzer boyutlardadır. Çiftçi sayısının yüksek oluşu, ortak kullanımın zorlukları, çiftçinin makine parkına sürekli yeni aletleri eklemesine neden olmaktadır. Özellikle traktör alımı ve ürünün para ettiği yıllarda yenilenmesi gereksiz yatırımlara neden olmaktadır. Çiftlik avluları, kullanılmayan, paslanmış, çürümeye yüz tutmuş alet ekipman doludur. Amaca uygun alet ekipmanların doğru seçilmeyişi, birbirinden görerek mal edinme yarışı, büyük israfa neden olmaktadır. Avrupa’da traktör yaş ortalaması 12 yıldır. Ülkemizde ise 15 yıl. Bizde daha yaşlı bir ortalama görünse de, Avrupa’da bir traktör, bizdekinin 5 katı daha fazla çalışmaktadır. Buna rağmen traktörlerimiz eskimeden yenilenmekte ve kendi toprağımızın bereketi yurtdışına gönderilmektedir.
Bilgisayar, cep telefonu başta olmak üzere sosyal hayatın bütün alanlarında teknolojik ürün mezarlığına çevirdiğimiz ülkemizde, teknoloji üretemediğimiz sürece, çöpe attığımız değerlerimizi yatırıma dönüştürseydik, bugün teknolojinin hemen bütün alanlarında yerli malımız kesinlikle olurdu. Sınırlı özkaynaklarımızı, sadece daha yeniyi kullanabilmek adına, birilerine sizinkinden daha üst model teknoloji kullanabilecek maddi güce sahibim mesajını verebilmek adına, nasıl da hesapsızca tüketiyoruz. Sizce de öyle değil mi?