30 Ocak 2008 Çarşamba

HAYVANCILIKTA KABA YEM ÜRETİMİ

Prof.Dr. Harun BAYTEKİN

Çanakkale modern hayvancılıkta Türkiye'nin başta gelen illeri arasındadır, hatta Biga için Türkiye'nin Hollandası yakıştırması bile yapılmaktadır. Aslında süt keçisi yetiştiriciliğinde de tüm ülkeye önderlik yapmaktadır ilimiz. Gerek süt sığırı, gerekse süt keçisi yetiştiriciliği, hayvansal üretim dalları içerisinde yüksek girdi kullanan faaliyet kolları olarak bilinir.

Hayvancılıkta şikâyetlerin başında süt fiyatlarının düşük olduğu gelmekte, bir litre süte iki bardak çay içilemediğinden dem vurulmaktadır. Diğer yandan veteriner masraflarının yüksekliği, yem fiyatlarındaki sürekli artışlar, hayvan kesim fiyatlarının düşüklüğü sorunların ön sıralarında yer almaktadır.

Hayvansal ürünler gerçekten kullanılan girdilere göre düşük fiyatla satılmakta, kar oranı iyice düşmekte, zaman zaman zarar dahi edilmektedir. Aslında çoğu işletmede kayıt tutulmamakta, ancak sonuçta zarardan söz edilmektedir. Kayıt tutma sistemi geliştirilmiş olsa, zararın neden kaynaklandığı ortaya çıkacak ve buna göre tedbirler daha kolay alınabilecektir.

Hayvansal üretim maliyetlerinin % 70-80'ini besleme giderleri oluşturmaktadır. Aile işgücünün kullanıldığı işletmelerde bu oran daha da artmaktadır. O halde ekonomik bir hayvancılık yapabilmek için hayvansal üretim giderlerini azaltma, diğer bir deyişle besleme giderlerini azaltmanın yollarını bulmak gerekmektedir.

Besleme giderlerini azaltmanın en önemli yolu, ihtiyaç duyulan yemi işletme içerisinden temin etmek, kuru ot ve silaj üretimine ağırlık vermektir. Satın alınan yemle sürdürülmeye çalışılan hayvancılık, her gün lokantada yemek yemeye benzer. Nitekim ülkemizin diğer yörelerinde olduğu gibi ilimizde de kaba yem üretimine yeterince ağırlık verilmemekte ve hayvansal üretimden arzu edilen gelir elde edilememektedir. Genellikle sütten elde edilen gelir yem masraflarını ancak karşılamaktadır. Sütten para kazanamayan üretici aslında emeğinin karşılığını dana veya damızlık düve satarak karşılamaya çalışmakta, bu da yeterli olmamaktadır.

Gerek süt sığırlarında gerekse süt keçilerinde günlük diyetin % 60'ını kaba yem % 40'ını kesif yem oluşturmaktadır. Günlük yedirilecek yem miktarının tayininde ise, hayvanın canlı ağırlığı ve günlük süt verimi dikkate alınmaktadır. Hesapların detaylarını burada vermekten ziyade konunun önemini vurgulamak daha yararlı olacaktır. Sulama imkanı olan işletmelerde 1 kg silaj mısırın maliyeti 4 kuruş civarındadır ve piyasada silajın satış fiyatı 12-18 kuruş arasında değişmektedir. Yine 1 kg yonca kuru otunun işletmeye maliyeti 12 kuruşu geçmezken, piyasada balyası 10 liraya, kilosu 40-45 kuruşa satılmaktadır. Hayvan beslemede neredeyse hiç değeri olmayan samanın bile kilosu 25 kuruşa kadar çıkmaktadır. Hal böyle olunca hayvansal üretim maliyetleri artmakta ve özellikle süt satışından arzu edilen gelir elde edilememektedir. Peki bunun çözümü yok mudur? Süt sığırcılığı ve süt keçiciliği yapan kişilerin piyasadan zarar ederek uzaklaşması mı gerekmektedir?

Tarımsal nüfusu ülke ortalamasının oransal olarak iki katı olan Çanakkale’de bütün üretim dallarında verimli ve karlı tarımsal üretim yapma zorunluluğu vardır. Hayvansal üretimde kayıt tutmak, yaşlı ve verimsiz hayvanları sürüden çıkarmak, hayvan besleme giderlerini azaltmak, kaba yem üretimine ağırlık vermek karlı bir hayvancılık için olmazsa olmazlardandır.

Yembitkileri yetiştiriciliğine yapılan teşvikler de dikkate alınırsa, kaba yem üretim maliyetlerinin daha da düştüğünü ve hayvan beslemenin daha ucuza gelebileceğini belirtmekte yarar var sanırım. Kaldı ki, fiğ, yonca, silaj mısır, sorgum sudanotu melezi, tek yıllık çim, tritikale, arpa, yulaf gibi yembitkileri bölgemizde yetiştirilebilmekte ve yüksek verim alınabilmektedir. Kendi yağıyla kavrulmak da diyebiliriz bu yola. Karlı bir hayvansal üretim için aslında süt meselesi ot meselesidir.